KAPAT
İstanbul’u Dünyaya Bağlayan Merkez: Karaköy
Karaköy, tarihi boyunca değişik kültürlerden birçok insanı buluşturan İstanbul’un en önemli merkezlerinden biri oldu. Bugün, Karaköy ve çevresindeki bölge, bir araya getirdiği seyahat, liman, kültür-sanat, gastronomi, turizm ve ticaret alanlarındaki heyecan verici yenilikler ile şehrin yükselişe geçen semtleri arasındaki yerini koruyor. Gökhan Karakuş’un kaleminden Karaköy’ün kısa tarihini ve geçirdiği dönüşümleri öğreniyoruz.
Karaköy’de yaşanan dönüşüm, başlangıçta bölgedeki geniş depoları merkez edinen sanat sergileri ve müzeler aracılığıyla çağdaş kültür tarafından desteklendi. Tasarımcılar, sanatçılar, reklam ajansları ve mimarlar ucuz kiralardan faydalanarak Karaköy'de ofislerini açtılar. Bölge bugün bu faaliyetler sayesinde çağdaş kültürün merkezi olarak biliniyor. Stil ve tasarım üzerine odaklanan yaratıcı işletmelerin genç nüfusu getirmesiyle bölgedeki gece hayatı da yükselişe geçti. Sonuç olarak, 2000'lerden başlayarak Karaköy'de birçok kafe, restoran, bar ve mağaza açıldı. Giderek daha fazla galeri, yüksek kaliteli restoranlar ve oteller sokaklarda dizilmeye başladı. Bugün bölge, bir süredir bulunan hırdavatçı ve elektrikçilerin yanında, şehrin gece hayatı ve turistik merkezi olma yolunda büyük bir dönüşümün ortasında.
Diğer yandan Karaköy, tarihi bir liman şehri olarak ticaret temelli uluslararası bir kimliğe sahip. Bizans döneminde bölge, Karadeniz ve İpek Yolu’nu Avrupa’ya bağlayan deniz ticaret rotalarını korumak için tahkimat ve depolar kuran Cenevizlilere verilmiş. Galata Kulesi ve çevresindeki çok sayıda koruyucu tahkimat Ceneviz yerleşiminden bugüne ayakta kalanlardan. Liman ve Karaköy civarındaki deniz ticareti, İstanbul’a gelen ithal malzemelerin ana giriş noktası olarak gelişmeye devam etti. Karaköy'de Osmanlı varlığı, denizcilik sebebiyle de Tophane çevresindeki alanın top mermisi üretim fabrikası ve Osmanlı donanma kışlası olmasıyla başladı.
Modern zamanlarda bölgenin uluslararası karakteri, Osmanlı ticareti ve bankacılığının Karaköy'ü banka bölgesi olarak merkez edinip büyümesiyle gelişti. İngiliz-Fransız Osmanlı Bankası burada merkezini kurarken, İtalyan ve Avusturyalı sigorta şirketleri Bankalar Caddesi'nde şubelerini açtılar. 20. yüzyılın başlarında ticaretin hareketlenmesiyle liman, gümrük binaları, yolcu terminalleri ve bahriye antrepolarıyla genişletildi. Karaköy, aynı zamanda iskele boyunca yer alan Yunan meyhaneleriyle ünlendi. Karaköy'ün kentsel karakteri ve mimarisi, Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki Avrupai etkilerin bir sonucudur. Bölge, Avrupa mimarisini etkilemiş Rönesans, Barok, Neoklasizm, Art Nouveau ve Modernizm gibi trendlerin etkisiyle oluşmuş birçok mimari simgeye ev sahipliği yapar. Osmanlı binaları özellikle birtakım depolar ve camileri oluştururken; hastane, kilise, sinagog ve idari binalar gibi resmi yapılar genellikle Avrupa etkisini taşır.
Kentsel doku
Bölgenin kentsel karakteri, ayrıca Avrupa mirasına da bağlanabilir. Cenevizliler tarafından uygulanan, Ortaçağ ve Rönesans tahkimat sistemlerine dayanan başlangıçtaki planlar sokakların dokusunu belirledi. Bu durum, Galata Kulesi ve ondan dışarı doğru yayılarak, bugün Tersane Caddesi ve Kemankeş Caddesi olan sahildeki taş tahkimata yönelen ikincil duvarlarda görülebilir. Bu tahkimatlar, bugün gördüğümüz sokak dokusunu oluşturmuştur. Şehrin Osmanlı tarafından fethi sonrasında, bu tahkimatlar önemini kaybetti ve kıyı şeridi yükselen bir şekilde ticaret için kullanıldı. Bölge, İtalyan etkili St. Peter ve Paul Kilisesi ve Saint Benoit Kilisesi gibi Hristiyanlar tarafından kullanılan çok sayıda bina ile Avrupalılar için bir yaşam merkezi haline geldi. Osmanlılar ve Avrupa arasında artan ticaret, aynı zamanda, İtalyan, Levanten, Yahudi ve Yunan tüccarların kontrolündeki deniz ticareti için yapılan depo ve yönetim binalarıyla dolmasıyla bölgeyi de etkiledi. Binaların mimarisi bu sebeple sahiplerinin beğenilerini yansıttı. Levanten Mimar Alexander Vallaury’nin tasarladığı Osmanlı Bankası gibi binalar Neo-Rönesans, Osmanlı ve Beaux-Art etkilerini taşıyor; Rıhtım Han, Çinili Han ve Paket Postanesi de dahil olmak üzere, daha sonra Karaköy sahil şeridinde oldukça itibarlı yapılar olarak sayılan, bu stilleri birleştiren bölgedeki pek çok diğer bina gibi. Modernizm Karaköy’e Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus inşası ve bölgenin önde gelen örnekleriyle girdi.
Son 30 yıl
1970'lerden başlayarak, konteyner taşımacılığının İstanbul'un Anadolu yakasındaki Haydarpaşa ve Marmara Denizi üzerindeki başka noktalara kaymasıyla, Karaköy, İstanbul'un deniz ticareti limanı olan pozisyonunu kaybetti. Ticari ofislerin de yer değiştirmesiyle bölgenin rengini ve itibarını küçük esnaf korumaya devam etti. Osmanlı döneminin kilise, sinagog ve ofis binaları ayakta kaldı ancak büyük ölçüde kullanılmadı. Bölgenin denizle bağlantısının en önemli devamı Karaköy rıhtımının yolcu ve gemi terminalinin devam eden kullanımıydı. Varolan Yolcu Salonu ve etrafındaki binalar bu amaçla kullanıldı ve bölgenin kozmopolitan geçmişine olan küçük ama hayati bir bağlantıyı korudu. Tramvay hattının açılması ve Anadolu Yakası’ndan devam eden feribot trafiği bölgenin şehir için hala popüler bir ulaşım noktası olduğu anlamına geliyordu ancak geceleri hala boştu. Nargile kafelerin büyümesinin takip ettiği, Tophane’de park civarındaki küçük bir “Amerikan pazarı” büyümesi, bölgedeki tek sosyal aktiviteler olarak kaldı. Bölgenin kentsel karakterindeki ana kayma, Antrepo depolarının İstanbul Sanat Bienali için sergi mekânı olarak kullanılması ve daha sonra binalardan birinin İstanbul Modern müzesi, Osmanlı Bankası’nın da Salt Galata çağdaş kültür merkezi olarak dönüştürülmesi sonucu oluştu. Tophane bölgesinde, Galata Rum Okulu’nun İstanbul Tasarım Bienali için merkez olarak kullanılmasıyla, muhitin kimliğini bir sanat ve sonrasında da tasarım merkezi olarak arttıran diğer sanat galerileri de ortaya çıkmaya başladı.
Bu değişiklik kısmi olarak bölgenin turist merkezi olan Tarihi Yarımada’daki Sultanahmet ve Kapalıçarşı ile Beyoğlu İstiklâl Caddesi’ndeki gece hayatı ve alışveriş bölgeleri arasında kalmasından kaynaklanıyor. Ama öncelikle, bölgenin Boğaz tarafındaki konumu onu İstanbul’un ününün sebebi olan deniz hayatı ile yoğun sokak dokusunu birleştirmesiyle, şehrin en orijinal kentsel bölgelerinden biri yapıyor. Geçmişte bölgede yaşayan Avrupalılar tarafından yapılan eşsiz ve muhteşem yapıların tarihi önemiyle bütünleşen bölge, İstanbul’un geçmişinin birçok yönünün ideal bir birleşimi. Kemankeş Caddesi arka bölgelerinde bulunan dar sokaklar, bir zamanlar küçük atölyelere, şimdi de kafelere ev sahipliği yaparken yürümek ve şehri keşfetmek için ideal bir kent ortamı yaratıyor. Bölge hala makine, el aleti ve hırdavat merkezi durumundayken bu küçük işletmeler, turizm ve keyif üzerine yeni gelişen bu ortamla uyum içerisinde hatta bölgenin yeni oluşumunda önemli bir faktör. Bölge için en önemli konu ekonomik büyüme için işletme olanaklarına geçiş yaparken bölgenin sokak tabanlı kentselliğini koruyan tasarım stratejileri gibi görünüyor. Bunların içerisinde en büyük konu kentsel karakteri koruyan ve bir bağlamda geliştiren sürdürülebilir kentsel stratejiler. Örneğin, yolcu terminali sebebiyle Boğaz’a yaya erişiminin olmaması, Marmara Denizi’nin görünmesinin engellenmesi kadar bölgenin gelişimine ciddi bir şekilde mani oldu. Kamusal alanı herkes için erişilebilir kılmak adına; bölgenin tarihi, ticari, kültürel ve belki de en önemlisi küçük ölçekli kentsel tasarım karakterinin dengesini bulmak odaklanılması gereken noktalar olacaktır.
Kaynak. Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Murat Aktemur, "Batılılaşma Dönemi İstanbul Mimarisinden Eklektik Üslupta Bir Yapı: Galata Rüsumat (Gümrük) Binası (Eski Paket Postanesi)", Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, Ankara, Sayı 28, 2012.
Karaköy
Yazar: Gökhan Karakuş
Fotoğraflar: Ayşe Kap
Kaynakça: Atatürk Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Murat Aktemur, "Batılılaşma
Dönemi İstanbul Mimarisinden Eklektik Üslupta Bir Yapı: Galata Rüsumat (Gümrük)
Binası (Eski Paket Postanesi)" , Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, Ankara,
Sayı 28, 2012.
Yazının
orijinali Galataport İstanbul Post Dergi’nin 1. sayısında yayımlanmıştır.
İlginizi Çekebilecek Diğer Blog Yazıları
Daha Fazlası İçin: GALATAPORT İSTANBUL MOBİL UYGULAMASI
2024 Tüm Hakları Saklıdır. Galataport İstanbul